YOLUNDA GİTMEYEN İLİŞKİLERİMİZİ NEDEN SONLANDIRAMIYORUZ?

 

Bağımlı mıyız? O’nsuz yapamıyor muyuz?  Yoksa O’nsuz yapamam diye mi korkuyoruz. Hayatımızda o olmadan neler değişecek? Hayatımıza onunla birlikte neler girdi? Neler gitti? O hayatımıza ne anlam kattı? O’nun hayatımızdaki anlamı ne? Yoksa  O’nsuz her şey anlamsız mı? O olmadan bir şeyler eksik kalacak. O’nsuz ben bir hiçim….Ne O’nunla ne onsuz mu? Kafamızda buna benzer yüzlerce düşünce… O’nunla ilgili yaşadığımız, zihnimizde taşıdığımız hem olumlu hem olumsuz binlerce olay…

“O bana çok kötülük yaptı, hak etmediğim davranışlarda bulundu, beni çok kırdı… Hatta hayatım boyunca unutamayacağım bir travma yaşattı…” Ama özünde iyi bir insan, aslında o isteyerek yapmadı, yok yok bir şans daha vermeliyim seviyorum O’nu, affedebilirim”  bu sözler bu düşünceler size tanıdık geliyor mu?  Hepimiz hayatımızda en az bir ilişkimizde buna benzer hisler yaşamışızdır.

Çok sevdiğimize  öylesine  bağlanırız ki, O’nu sonsuz ve sınırsız affetmelerle O’nun hata üstüne hata yapmasına ve bizi üzmesine izin veririz. Ortada bir yanlış olduğuna göre neden hata yapan O’na ayrıcalık tanırız? O gerçekten affedilmeyi hak ediyor mu? Hatasını telafi edecek mi? Yoksa “beni nasıl olsa beni çok seviyor, nasıl olsa  affediyor” diye rahat bir tavırla bu hatalı davranışı kendinde hak mı görüyor?

İlişkimizdeki kötü giden şeyleri kabullenememek… Bir gün her şey düzelecek beklentisi…Daha iyi olacak…Bir gün gerçekten hatasını anlayacak… Aklı başına gelecek…Ne kadar tanıdık beklentiler değil mi? Hep bir umut…Umut olduğu sürece o ilişki asla bitmez, sonlandırılamaz…Biz O’nunla ilişki içindeyken aslında bir umutla da ilişkiye gireriz. O’nunla fiziksel olarak ilişkimiz sonlansa da zihnimizde bitiremediğimiz ilişki hep sürer gider…Çünkü O’nunla ilişkimiz, bizim bebekliğimizden itibaren geçmişimizden bugüne farkına varamadığımız bir yönümüzü temsil eder  veya doyuramadığımız bir ihtiyacımızı karşılamaya hizmet eder. Bir ilişkiyi sonlandırma, kendimizde farkına varamadığımız  bir eksikliğin veya boşluğun  ortaya çıkma tehdididir.  O eksikliği veya boşluğu O’nunla öylesine doldurmuşuzdur ki, O gidince, ya da O’nu terk edince bu boşluk hiç dolmayacakmış gibi hissederiz. O olmadan eksik yanımızı kendi başımıza kapatmak çok mu zor? Neden bazı insanlar hiç kimseye ihtiyaç duymadan yaşamlarını idame ettirirken, bazıları birilerine ihtiyaç duyar? Neden diğerleri gibi değiliz diye öfke duyarız kendimize… Nedir  bizde eksik olan?  Sevilmek mi, övülmek mi, takdir edilmek mi, göklere çıkarılmak mı? Kendimizi  iyi hissetmek için O’na olan ihtiyacımız, O’nun olumsuz yanlarını görmezden gelmemize neden oluyor. Onun hatalarını gereksiz bir hoşgörüyle geçiştirip, hatta hatasını paylaşarak ya da üstlenerek O’nun tarafından sevilme şansımızı sürdürüyoruz ve böylece ilişkimiz garanti altına alınıyor…

Çocukluğumuzdan bu yana  getirdiğimiz deneyimlerle  sadece hazzı değil, dokunsal  teması ve duygusal paylaşımları da O’nunla farklı derecelerde sürdürmek isteriz. Karşımızdaki ihtiyaçlarımızı görmezden geldiğinde, önceleri kırgınlık ve kızgınlık hissetsek de  ilişkiyi sürdürmek adına  zamanla biz de ihtiyaçlarımızı yok sayarız. Böylece sahte bir benlikle  ilişkiyi sürdürürüz. Uzun süreli yorucu ilişkilerin ardından” ben ben olmaktan çıktım, beni öylesine değiştirdi ki artık kendimi tanıyamıyorum” sözlerini söyleten işte tam da bu ihtiyaçları yok sayma sürecidir.Aslında her ilişkide herkes bir miktar sahte benlik üretmiştir. Sevilmek, , kabul görmek, kaybetmemek uğruna her şey boyun eğeriz. Acı çekeriz…Temel ihtiyaçlarımızın karşılanmadığı, sahte benliğimizle sürdürdüğümüz ama yine de içimizde bir umut beslediğimiz ilişkilerimizi gözden geçirmeye ne dersiniz….

Psikiyatrist Dr.Z.Sacide Üstünsoy Çobanoğlu, Necati Çobanoğlu

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir