ÖZÜR DİLEMEK

Hepimiz zaman zaman hata yapabiliriz. Hatayı herhangi birine ya da sevdiğimize hatta kendimize yapabiliriz. Kişiler arası ilişkilerin yenden yapılanması için özür dilemek gerekir. Özür dileme bazen birini yeniden kazanış, bazen sonsuza dek kaybediş olabilir. Özür dilemek, yapılan hataların telafisi için atılan ilk adımdır. Özür dilemek mağrur ve mağduru eşit düzeye getirir, yakınlaştırır ve tüm insanların eşit olduğu duygusunu yaşatır.

Özür dilemek kişinin kendi hatasıyla yüzleşebilmesidir. Özür “ben bu yanlışı niye yaptım”ın açıklamaya çalışılmasıdır. Bazı durumlarda özür dilemek sanıldığı kadar kolay olmaz. Öyle güçtür ki o iki kelimenin ağızdan çıkması, bunu söylememek için bilinçli ya da bilinçdışı türlü düzenekler geliştiririz. Özür dilemek için, özür dilemeye hazırlık sürecini tamamlamak gerekir. Yaşanan olayın çok yönlü düşünülmesi, olayı yeniden yaşantılayarak, bilişlerimizin yeniden yapılandırılması gerekir. Empati süreçlerini harekete geçirerek, sosyal değerlerle uyumlu hale getirebiliriz.

Bir hata yaptığımızda öncelikle kendimizi haklı buluruz. Bizim gibi düşünen birkaç arkadaşla olayı konuşup, doğru olanı yaptığımıza dair onay alırız. Bir yandan “Yanlış bize yapılmıştır, karşı tarafın zerre kadar haklılık payı yoktur” diye düşünürken, diğer taraftan da bizi rahatsız eden, içimizi kemiren suçluluk duygularıyla baş etmeye çalışırız. Her ne kadar düşüncelerimiz bize, doğru olanı yaptığımızı söylese de, duygularımız aynı şeyi söylemez. Zamanla bu haklı olma düşüncesinin dış dünyayla uyuşmadığını görüp, hatamızla yüzleşmeye başlarız. Çünkü ortada bir mağdur vardır. Bu kişi hak etmediği, istemediği bir davranışa maruz kalmış, kalbi kırılmış, aldatılmış, maddi ya da manevi olarak zarar görmüştür. Özür dilenmesi, haklarının verilmesi, zararlarının telafi edilmesi gereken bu kişi, hiçbir şey eskisi gibi olmayacağını, kaybedilenin geri gelmeyeceğini bilse de bir özür bekler… Hata yapanın hatasıyla yüzleşmesini, kabullenmesini ister. Bu kabullenme davranışı onun yaşadığı acıyı bir miktar da olsa hafifletecektir.

Yüzleşme süreci başlarken, içimizi huzursuzluk hissi kaplar, “ben yanlış yaptım”,”hata yaptım” düşüncesini kabul etmek zordur. Yaşanan olayı yeniden değerlendirdiğimizde , öfkemiz yatıştığında, artık eskisi gibi düşünmediğimizi, haklı olmadığımızı, yanlış davrandığımızı kabulleniriz. Zamanla bu yüzleşme süreci tamamlanır ve özür dileme gerçekleşir. Bazen ise yüzleşme süreci tam olarak tamamlanamaz. Yaşanan çevre ya da bilişler bu sürecin gerçekleşmesine izin vermez. Bazı çevrelerde özür dilemek bir zayıflık belirtisi olarak kabul edilebilir. Kişinin bulunduğu konum da özür dileme sürecini ve şeklini belirler. Kişiler statü olarak birbirine eşdeğer konumdaysa, özür dilemek daha kolay olabilir. Ancak bir patron, bir lider, bir başkan astından özür dilemek durumunda kaldığında otoritesinin ya da saygınlığının azalacağını düşündüğünden bu süreci geciktirir ya da gerçekleştirmez.

Özür dilememizi engelleyen temel şey kibirdir.

Bir tartışmanın içinde kendimiz hep üstün durumda görmek isteriz. Bu durumda özür dilemek daha da zorlaşır. Bazen kişi kendisini haksız bulsa da özür dilemeye direnç gösterir. Mağdurla nasıl karşı karşıya geleceğini, karşısındakinin yüzüne nasıl bakacağını, karşı tarafın ne tepki vereceğini bilemez. Ne de olsa reddedilme, kötü muamele görme riski vardır.

Çok yakın ilişkilerde yaşanan telafisi imkansız  hatalarda, karşı tarafın görüşmeyi reddetmesi veya mağdurun ölmesi gibi durumlarda özür dileme gerçekleştirilemez. Bu halledilmemişlik, suçluluk duyguları ve duygusal çatışmalar ömür boyu insanın ruhunda taşımak zorunda olduğu gittikçe ağırlaşan bir yük haline gelir. Ruhsal yaşamımızda özür dilemek bunun çok büyük önem taşır.

Özür dilenecek zamanı, ortamı, karşımızdakinin ruh halini, bu görüşmeyi kabul edip etmeyeceğini iyi hesaplamalıyız. Bunlara yeterince özen gösterilmediğinde özür, amacına ulaşmayabilir. Özür pek çok şekilde ifade edilebilir. Özür dilemek bazen, bir çift tatlı söz, içten bir göz göze geliş, tatlı bir gülümseyiş, yalvaran gözlerle bakış, pişmanlığı vurgulayan bir ses tonu, bazen sıcak bir dokunuş, bazen sımsıkı bir sarılış, bazen diz çöküş, bazen bir öpüş…Her ne şekilde olursa olsun…Yeter ki karşı taraf, yapılan hatanın kabullenildiğine inansın..Özür dilemek, iki kişi arasında oluşmuş buzdan kaleleri eritir, gönüller arasında köprüler kurulmasına yardımcı olur.

Sevgili arkadaşlarım, özür dileyeceğiniz birileri varsa daha fazla gecikmeden, onları kaybetmeden, önce kendinizle yüzleşerek içten bir şekilde özür dilemeye hazırlanalım… İnanın insan öyle rahatlıyor ki…

Psikiyatrist Dr. Z.Sacide Üstünsoy Çobanoğlu

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir